27 Haziran 2012 Çarşamba

DİLİ LAL, KALEMİ BÜLBÜL...


Mavilikler görmüştü gözlerinde… Derinlerinde kaybolduğu mavilikler… 
Yüreğindeki heyecanların rengine boyadığı uçurtması takılmıştı kirpiklerine...
            Söyleyeceği sözler dudaklarında son bulmuştu…
            Aksardı ayağının biri… Hiç takılmadı aksaklığına… Yürümesi yavaştı çoğundan ama hayalleri uçardı durmadan… Bazen yüreği ağır gelirdi beynine… Yetişemezdi hiçbir mantık silsilesi onun haddini bilmezliklerine… Bazen Kaf Dağına çıkardı, bazen okyanusların en dibine akardı… Kimse bilmezdi onun seyyahlığını… Herkesin yanındaymış gibi davrandı çoğu eksik zamanlarda; oysa o kimsenin yanında olamadığının farkındaydı bu anlarda…
           Dili laldı, kalemi bülbül… Ya çizerdi ya yazar…
           Her koşulda kalemiydi onun yürümesini, koşmasını, şakımasını sağlayan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder