17 Mart 2012 Cumartesi

AFORİZMALAR


       Sözlerime Kafka'yı anlatarak başlamanın gereksizliğini hissettim birden. Sanırım onu anlamaya başlamanın -anlamanın diyemiyorum ne yazık ki- en temel yolunun onun kitaplarını okumaktan geçtiğini fark ettim. "Aforizmalar" kitabı, kitabın adıyla da özdeş şekilde geçmişe, bugüne ve geleceğe genellemeler yoluyla ulaşarak akıllara kazınıp üzerinde kafa yormayı gerektiren bir kitap. Ayrıca farklı bakış açıları yaratarak bir olaya ya da duruma farklı maskeler giydiren veya maskeleri beklemediğiniz bir çarpıcılıkla çıkartıp attıran anlam yüklü cümlelerdir. Bir aforizmayı okurken aniden kitabı kapatıp üzerinde saatlerce, günlerce düşünerek alt anlamları çözmeye çalışırken bulabilirsiniz kendinizi. Alt anlamlar üzerine sayfalarca yazabilir, günlerce konuşabilirsiniz.
Geçmişin, bugünün ve geleceğin karamsar betimlemesini, beklemediğiniz anda gelecek olan bir umut ışığıyla perçinlemek isteyenlere tavsiyemdir...

13 Mart 2012 Salı

NEDEN?


        Yine birikmişti bir şeyler içinde… “Neydi birikenler?” diye düşündü, sordu kendine… Yazmaya duyduğu ihtiyaç mıydı yoksa derinlerinde birikenleri dışarı atma hissi miydi yaşadığı? Gün içinde uzun dakikaları yoktu yazmak için… Parmakları, aklı ve yüreği aynı anda hareket etmeliydi, birlik oluşturmalıydılar. Hemen boş bir sayfa aldı kendine, aklına ilk gelen “yokluk” kelimesiydi. Düşündü kendi kendine. Neden “yokluk”? Neden “varlık” değil? Neden "eksiklik"? Neden? Neden? Neden? Sonra ağzına damlattığı birkaç limon suyundan sonra ekşittiği suratı gibi ekşidi yüreği. Neden hep hep olmazı, yokluğu, eksikliği konu ederdi ki yazılarında? Neden kalemi eline aldığı parmakları hüzne koşardı son hızla? Mutsuz muydu? Hayır! Mutluydu kendince. Mutlu olduğuna inanıyordu. Küçüklüğünde bile hüzünlü günlerinde eline alırdı günlüğünü. Merhaba sevgili günlük; Bugün çok mutsuzum, hüzünlüyüm, kırgınım gibi gibi…  Neden? Sordu, sordu, yanıt alamadı…
       Yanıtını aldığı gün olacaktı belki de yazmaktan vazgeçişi…

5 Mart 2012 Pazartesi

AKLA GELDİKÇE...

  • Birini -tüm çabalara rağmen- tam anlamıyla mutlu etmenin mümkün olmadığını anladığı gündü bencilliğe dört elle sarılışı...




  • İnsanı insana kırdıran, dünyanın merkezini kendisi sandıran duygulara kimsenin kapılmaması dileğiyle...




  • Hayatın tam ortasında durup silikleşmeye çalışanlar...




  • Hayallerimin peşinde koşuyorum elimde uçurtmamla... Ağaç dalına takılmasın diye gözüm hep onda...




  • Ya "hiç"sindir onun hayatında ya da her daim acısını unutmak için kullandığı bir köle veya sensiz olamayacak kadar divane...




  • Alışamadım bir türlü sığlara, benim yerim derinlerdedir.




  • Yıllar taşa uzaktan bakan insanları sadece yaşlandırır. Taşın altına elini koyan insanları ise tecrübelendirir.