Sonsuzluğun tanımını hangi cengâver
yapabilir acaba? Hangi özgüven sahibi insan çıkıp ben söyleyebilirim sizlere
diyebilir? Ya da hangi insanın tüm işgüzarlığıyla açıklamaya çalıştığı
sonsuzluk, bir kavram olmaktan çıkıp gerçek hayatta yerini bulabilir?
Beyin fırtınası yapalım
gelin sizlerle…
Sonsuzluk bir inanış mıdır?
Sonsuzluk yaşamda bizi var
eden duygularımız mıdır?
Sonsuzluk para mıdır?
Sonsuzluk düşüncelerimiz midir?
Sonsuzluk mahzenlere
sakladığımız sırlarımız mıdır?
Sonsuzluk anılarımız,
sonsuzluk çocukluğumuz mudur?
Sonsuzluk nedir?
Peki,
Hangi inanışa hayatınızın
her anında sıkı sıkı sarılabildiniz? En mutlu anınızda inandıklarınız geldi mi
aklınıza her zaman? Belki çoğu zaman zor anlarınızda kucakladınız onları…
Hangi duygunuz her daim yüreğinizde
aynı sıcaklık ya da soğuklukla barınabildi?
Hangi para sağlığın yerini
alabildi?
Hangi düşünceniz her çağa
ayak uydurabildi?
Hangi sırrınız mahzeninden
çıkıp kulaklara aşina, dillere pelesenk olmadı?
Hangi anınız yaşandığı
zamanki kadar sevinç çığlıkları attırabildi ya da acıtabildi?
Hangi çocukluk büyümek için
çaba sarf etmedi?
Tüm bunlara rağmen, yine de
sonsuzluğun olduğuna inanmak ister insanoğlu… Hatta kendisinin, sevdiklerinin
de sonsuz olacağına…
Bu yüzden şairin de dediği
gibi, çok sahiplenmeden yaşayacaksın hayatı…
Her şeyin bir sonunun
olduğunu bilincin biraz ötesine gizleyip sonsuzluğun sana göz kırptığına
inanmış gibi yaparak yaşayacaksın belki de…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder