22 Kasım 2012 Perşembe

SONSUZLUĞUNUZ


Sonsuzluğun tanımını hangi cengâver yapabilir acaba? Hangi özgüven sahibi insan çıkıp ben söyleyebilirim sizlere diyebilir? Ya da hangi insanın tüm işgüzarlığıyla açıklamaya çalıştığı sonsuzluk, bir kavram olmaktan çıkıp gerçek hayatta yerini bulabilir?

Beyin fırtınası yapalım gelin sizlerle…

Sonsuzluk bir inanış mıdır?

Sonsuzluk yaşamda bizi var eden duygularımız mıdır?

Sonsuzluk para mıdır?

Sonsuzluk düşüncelerimiz midir?

Sonsuzluk mahzenlere sakladığımız sırlarımız mıdır?

Sonsuzluk anılarımız, sonsuzluk çocukluğumuz mudur?

Sonsuzluk nedir?

Peki,

Hangi inanışa hayatınızın her anında sıkı sıkı sarılabildiniz? En mutlu anınızda inandıklarınız geldi mi aklınıza her zaman? Belki çoğu zaman zor anlarınızda kucakladınız onları…

Hangi duygunuz her daim yüreğinizde aynı sıcaklık ya da soğuklukla barınabildi?

Hangi para sağlığın yerini alabildi?

Hangi düşünceniz her çağa ayak uydurabildi?

Hangi sırrınız mahzeninden çıkıp kulaklara aşina, dillere pelesenk olmadı?

Hangi anınız yaşandığı zamanki kadar sevinç çığlıkları attırabildi ya da acıtabildi?

Hangi çocukluk büyümek için çaba sarf etmedi?

Tüm bunlara rağmen, yine de sonsuzluğun olduğuna inanmak ister insanoğlu… Hatta kendisinin, sevdiklerinin de sonsuz olacağına…

Bu yüzden şairin de dediği gibi, çok sahiplenmeden yaşayacaksın hayatı… 

Her şeyin bir sonunun olduğunu bilincin biraz ötesine gizleyip sonsuzluğun sana göz kırptığına inanmış gibi yaparak yaşayacaksın belki de…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder