13 Mart 2012 Salı

NEDEN?


        Yine birikmişti bir şeyler içinde… “Neydi birikenler?” diye düşündü, sordu kendine… Yazmaya duyduğu ihtiyaç mıydı yoksa derinlerinde birikenleri dışarı atma hissi miydi yaşadığı? Gün içinde uzun dakikaları yoktu yazmak için… Parmakları, aklı ve yüreği aynı anda hareket etmeliydi, birlik oluşturmalıydılar. Hemen boş bir sayfa aldı kendine, aklına ilk gelen “yokluk” kelimesiydi. Düşündü kendi kendine. Neden “yokluk”? Neden “varlık” değil? Neden "eksiklik"? Neden? Neden? Neden? Sonra ağzına damlattığı birkaç limon suyundan sonra ekşittiği suratı gibi ekşidi yüreği. Neden hep hep olmazı, yokluğu, eksikliği konu ederdi ki yazılarında? Neden kalemi eline aldığı parmakları hüzne koşardı son hızla? Mutsuz muydu? Hayır! Mutluydu kendince. Mutlu olduğuna inanıyordu. Küçüklüğünde bile hüzünlü günlerinde eline alırdı günlüğünü. Merhaba sevgili günlük; Bugün çok mutsuzum, hüzünlüyüm, kırgınım gibi gibi…  Neden? Sordu, sordu, yanıt alamadı…
       Yanıtını aldığı gün olacaktı belki de yazmaktan vazgeçişi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder