Yabancılaşıyoruz…
Yıllardır gördüğünüz gözler, sanki fırsat
kollar derinliklerindeki yabancıyı ortaya çıkarmak için… Fırsatını bulduğu ilk
anda diker seveninin gözlerine tüm hançerlerini… Sevenin içini acıtan
uzlaşamadığı konu değildir, o hançerlerin gözlerinden girip yüreğine nişan
almasıdır. Sonra bir dönüm noktası gibi her şey yabancılaşır insana. En iyi
bildiğim dediklerine dair yaşadığı hayal kırıklıkları neden olmuştur buna.
Evine adım atar yer yabancılaşır, musluğuna uzanır su yabancılaşır, yatağına
uzanır uyku yabancılaşır, nefes alır hava yabancılaşır, tabağına koyduğu aşı
yabancılaşır, aynaya bakar kendisi yabancılaşır… Her gün selam verdiği yüzler, gözünden
sakındığı vatanı yabancılaşır; kaldırımı, sokağı, taşı, toprağı, kuşu, çiçeği
hiç beklemeden yabancılaşır…
Sonra “mış” gibi yaşam başlar… Sahtelikler
alır bir zamanların en büyük samimiyetini… Yürekten gelip dudakta biten sevgi
sözcükleri, yüreğe uğramadan dudakta alır yerini… Nasırlaşır yürekler…
Nasırlaşır gözler… Nasırlaşır eller… Gerçekten hissetmeden yaşanır her şey…
Herkes bilir herkesin sahteliğini; ama herkesten kimse çıkıp da haykırmaz bu
acı gerçeği…
Sessiz çığlıklar atmaktan yorulan var mı
içinizde, ey her şeyi görüp de susan geleceğin katilleri…