29 Ocak 2012 Pazar

"DÖRT ANLAŞMA" KİTABI

      




          "Dört Anlaşma" adlı kitabı çok değer verdiğim, eğitim alanındaki yetkinliğini kanıtlanmış, insan ilişkilerinde eşi bulunmaz birinden yakın zamanda duydum. Ruhsal iyileşmenin öncelikli koşulunun bu kitap olduğunu söyledi. Eczanelerde ilaç arar gibi hemen bu kitabı kitapçılarda aradım. Kişisel gelişim kitaplarını çok fazla okumuş; ama çok da faydasını görememiş biri olarak bu kitaba da biraz şüpheyle yaklaştım. Henüz ilk sayfasında şüphelerimin yersiz olduğunu anladım. Kitapta "Toltek Bilgeliği"ne dair açıklamalar yapılmış. Bu öğretinin öncelikle bir din, felsefe ya da ideoloji olmadığından, Toltek Bilgeliği'nin bir yaşam sanatı olduğundan bahsedilmiş. Genellikle okur olarak kitapların "sunuş" bölümünü atlarız; fakat size önerim bu kitapta bunu yapmayın.
Kitabın bir bölümünde bulunduğumuz çağın, bu bilgeliğe geri dönmemiz gereken bir çağ olduğundan bahsediyor.
         Peki biz nasıl bir çağda yaşıyoruz?
İnsanların daha çocukken belli anlaşmalar yaptığı, anlaşmalara zorlandırıldığı, toplumdaki sınırların belli olduğu, kişisel olarak çevremizdeki çoğu insanın her daim olumsuz enerji yaydığı, bu enerjiye bizi de sürüklediği, sahip oldukları işleri hemen yapıp bitirme çabası güttüğü, en iyisini yapma çabasının günün stresi içinde kaybolduğu, sevgisizliğin hüküm sürdüğü, şükran ve güven gibi erdemlerin gözden ırak olduğu... bir çağda yaşıyoruz. Boşlukları çoğunuzun çok da kafa yormadan doldurabildiğinizi duyuyor gibiyim.
        Size tavsiyem ivedilikle bu kitabı almanız, özümseyerek okumanız ve hayatınızın geri kalanını sevgiyle yaşamınızdır...




25 Ocak 2012 Çarşamba

MÜREKKEP




Seninle ellerimize aynı kalemleri ve aynı çizgisiz sayfaları tutuşturmuşlardı. Biz aynı yolun yolcusu gibi görünen; fakat kalemlerine farklı mürekkepler dolduranlardık. Elimizin altında aynı kâğıtlar olsa da sen eline bir cetvel alıp çizmiştin bile çoktan satırlarını. Bense yine dümdüz yazamayacağımı bile bile maceraya atmıştım senden farklı renklere bürünmüş altıncı parmağımı…
Sayfanın sonu geldiğinde sen dümdüz yazmış olmanın, ben de maceramın sonuna varmanın haklı gururuna bürünmüştük…
Farklı mürekkeplerle…


 
(Yekta Kopan etkisiyle...)

Uyanmak mümkün mü?

       Çok şey yapabileceğini bilip aza tamah etmek, hayata gözlerini yumduktan sonra senden kalanlara verebileceğin en güzel emanetin avuçlarının içinde olduğunu bilip de kımıldamamak, hayatın boşvermişliğine dört nala koşar gibi ayak uydurmak, işte bunları bilip de çölün ortasında bir testiyle verilen buz gibi suya arkanı dönüp gitmek... Hayatta silikleşmek adına her şeyi yapmak, aynalardan uzak durmak, kendini unutmak, sıradan hayata balıklama atlamak, insanların düşüncesini her daim kendi düşüncenden büyük sayıp bir bayram harçlığı bile alamadan her buluşmada elini öpmek...


     "Yaşam, ödenecek kısa süreli bir borçtur, uyan!" (Binbir Gece Masalları)